Örnek Atatürk Şiirleri

Belirli gün ve haftalar için örnek Atatürk şiirleri.

10 KASIM TÜRKÜSÜ
Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler,
Bozkır ovalarına, Erciyes'e Ağrı'ya,
Ulusun egemen olduğunu
Özgür olduğunu
Haykıracağım haykıracağım işte,
Senin sustuğunca!
Yolunda yürüyeceğim Atatürk; 
Ana baba oğul kız,
 
Dere tepe bucak köy,
 
Yeryüzü yaşamalarımla değil
 
Oralarda, Senin gittigince!
Atatürk, taşıyacağım
Çanakkale'de, Sakarya'da, Çankaya'da, al al,
Senin taşıdığını;
Yurdun gök ülküsü
Dalgalanırken,
Senin bayrağını yücelteceğim.
Senin çıktığınca.
                  F. Hüsnü DAĞLARCA
ATATÜRK
Sen Atatürk'ü tanımazsın çocuğum 
Ne insandı O, ne insandı.
 
İzmir'e gelişini görseydin.
 
Ne şanlıydı O, ne şanlıydı.
Benzerdi sana, bana 
Bizim gibiydi eli, ayağı
 
Ama bir yol baksaydın yüzüne.
 
İçin sevgisiyle dolardı.


Vapura biniyorsak dilediğimizde, 
Sokakta geziyorsak hür,
 
İyi bak dört yana,
 
Atatürk'ün aklı görünür.
Arı Türkçe konuşuyorsak, 
Türkçe düşünüyorsak bugün,
 
Her işimizde O'nun gücü.
 
Büyük öğretmeni Türk'ün.
Halkımızın arasında, halktan, 
Davul vurur dengi dengine.
 
Dünya rastlamış mıdır?
 
Atatürk'ün dengine.
                     N. Ulvi AKGÜN
ATATÜRK'Ü DUYMAK
Ulu rüzgâr esmedikçe 
Yaşamak uyumak gibi.
 
Kişi ne zaman dinç;
 
Dalgalanırsa bayrak bayrak gibi.
Ne var şu dünyada ekmekten daha aziz? 
Sürdüğün tarlalara sevginle serpildik.
 
Ekmek olmak için önce
 
Buğday olmak gibi.
Silinir sözcüklerden sen hatıra geldikçe 
Cılız sözler: Uzanmak, yorulmak, durmak gibi.
 
Kuvvettir yaptıkların her yeni yetişene
 
Her ışık-kaynak gibi.
En yakınlar zamanla yüzyıllarca uzak gibi,
Bir sen varsın kalacak, bir sen ölümsüz,
 
Daha da yakınsın, daha da sıcak
Bıraktığın toprak gibi.
Kaç Türk var şu dünyada, bir o kadar susuz, 
Hepsinin gönlünde sen, bir pınar bulmak gibi,
Ancak senin havanda sağlıklar esenlikler:
Olmaya devlet cihanda Atatürk'ü duymak gibi.
                                               Behçet NECATİGİL
ATATÜRK GÜLÜMSEDİ
Atatürk gülümsedi öğretmenim 
Siz sınıfa girince
 
Dağıldı kara bulutlar
Açıldı gonca.
Baktı ki okul yenidir 
Siz yenisiniz düşünceler yeni
 
Atatürk gülümsedi öğretmenim
 
Saklayamadı sevincini.
Baktı ki gençsiniz bilgili 
Eğitiyorsunuz yolunca yöntemince
 
Atatürk gülümsedi öğretmenim
 
Sevindi onca.
Baktı ki karışmış aramıza
Çiziyorsunuz yolu
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Gözleri dolu dolu.
Anlaşılan bütün yaz 
Atatürk gözünü kırpmamış
 
Çünkü boşmuş sıralar
 
Çünkü harf okunmamış.
.............................

Ama baktı ki gün doğmuş
 
Bir koşu varmışız okula
 
Özlemle açılmış kitaplar
 
Bir iştah kızda oğlanda.
Baktı ki zil çalmış sınıfa girmişsiniz 
Bütün bakışlar sizde
 
Günaydın demiş derse başlıyorsunuz
 
Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde
Baktı ki Türkiye'si Türkiye'miz 
Aydınlık ufuklara yürüyor hızla
 
Atatürk gülümsedi öğretmenim
 
Kürsüde kendini görünce.
                       Talât TEKİN
ATATÜRK YAZAR
Sordum seni;
Dağına, taşına Türkiye'min,
Herkes kendinden emin,
Yükseldi gür sesler;
Umutlar, sevgiler:
O biziz, O bizleriz.
Hepimiz bir parçayız
Atatürk'ten,
Bütün doğa,
Atatürk'ü anar,
Atatürk'ü şaşar.
Herşeydir OTürkiyem'de.
Göller, ırmaklar, ormanlar.
İmza imza Atatürk yazar.
                    M. Vasfi SARAL
ATATÜRK'Ü GÖRDÜM DÜŞÜMDE
Sizler yaşadıkça çocuklarım 
Ben de yaşıyorum demek,
 
İşte aranızdayım Ahmetler, Mehmetler'le,
 
Sizler yaşadıkça çocuklarım
Elele
 
Yanınızdayım
Sizler yaşadıkça çocuklarım
Daha ferah içim,
Gök daha geniş denizler daha geniş,
Vatan ya vatan,
Vatan sonsuzluktan gelmiş
Sonsuzluğa açılan yol
Vatan siz.
Sizler yaşadıkça çocuklarım
Bilin ki
Ben de yaşarım,
Bir sevinç düştü mü içinize
Bir keder düştü mü içinize
Bilin ki
Aranızda ben varım.
                 A. Rıza ERGÜVEN
BİR TUTKUDUR MUSTAFA KEMAL
Bir Tutkudur Mustafa Kemal; 
Nice sevdalara değişilmeyen.
 
Yitirilmiş Kasımlarda açan umuttur,
 
Bir baştır, vazgeçilmeyen...

Bir Türküdür Mustafa Kemal;
 
Suskun ağızlarda söyleşir, durur.
 
Çaltıburnu'nda gözetir denizi.
 
Köroğlu'nda bağdaş kurup oturur...
Bir İnançtır Mustafa Kemal; 
Yurdun dört yönünde, bir çağdır yaşayan.
 
Sarmış kollarıyla, çepçevre ulusu.
 
Sakarya boylarından Akdeniz'e taşıyan...
Bir Anlamdır Mustafa Kemal; 
Belkahve'den dürbünüyle seyrediyor İzmir'i.
 
Özgürlük diyor, al atının üstünde,
 
Kırıyor kılıcıyla, tutsak eden zinciri...
Bir Bayraktır Mustafa Kemal; 
Çekilmiş kalelere, rüzgârda dalgalanan.
 
Bozkırın bağrında yol alan kağnılara,
 
Işık tutan, güç veren, yol bulan...
                        Y.Doğan ERGENELİ
KURTULUŞ ÖNCÜLERİ İÇİN
Yan yana iki çocuk görsem 
İşte Atatürk diyorum
 
Özgürlüğün toprağı uyanıyor
 
İçin için seviniyorum.
Koşuşan iki öğrenci görsem 
İçimin güneşi ısınıyor
Yürüyen bir bakış gibi
 
Mustafa Kemal geliyor.
Kol kola iki işçi görsem 
Ekmeğim çoğalıyor birden
 
Bir ışık düşüyor ortalığa
 
İşte Atatürk diyorum.
İşte Atatürk diyorum 
İlk kuruluş öncüleri
 
Bir gül çağrısında hepsi
 
Bize uzanmış elleri.
                      Mehmet KIYAT
KURTULUŞ ÖNCÜLERİ İÇİN
Yan yana iki çocuk görsem 
İşte Atatürk diyorum
 
Özgürlüğün toprağı uyanıyor
 
İçin için seviniyorum.
Koşuşan iki öğrenci görsem 
İçimin güneşi ısınıyor
Yürüyen bir bakış gibi
 
Mustafa Kemal geliyor.
Kol kola iki işçi görsem 
Ekmeğim çoğalıyor birden
 
Bir ışık düşüyor ortalığa
 
İşte Atatürk diyorum.
İşte Atatürk diyorum 
İlk kuruluş öncüleri
 
Bir gül çağrısında hepsi
 
Bize uzanmış elleri.
                      Mehmet KIYAT
MUSTAFA KEMAL'LER TÜKENMEZ
Tükenir elbet gökte yıldız, denizde kum tükenir 
Bu vatan bu topraklar cömert
 
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
 
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez
Ben de etten kemiktendim elbet 
Ben de bir gün geçecektim elbet
 
İki Mustafa Kemal var iyi bilin
 
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
 
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez
 

Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
 
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
 
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
 
Evrensel yepyeni buluşlarda
 
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez
Başın mı dertte beni hatırla 
Duy beni en sıkıldığın an
 
Baştan sona herşeyiyle bu vatan
 
Sakın ağlamasın Kasım'larda Fatih'ler Kanunî'ler ölmez
 
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez
                       Halim YAGCIOGLU
MUSTAFA KEMAL'İN ELLERİ
Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in; 
Zaferi, barışı yaratmış elleri.
 
Hürriyeti, saadeti, adaleti
 
Sevgiyle dağıtmış elleri.
Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in, 
İçli, temiz, mert elleri,
 
Bütün nimetlerini sunmuş bize
 
Türk sofrası gibi cömert elleri.
Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in; 
Öğretmen elleri.
 
Bir tahta başında, bir kürsüde
 
Bize bizi öğreten elleri.
Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in; 
Işık, deniz, sel elleri.
 
Bizi her şeyden çok seven
 
Güzel elleri.
                A. Hikmet PAR
MUSTAFA KEMAL SESLENSE
Yüzyıllar öncesinden
Yüzyıllar sonrasından sesleniyorum size
Ben Mustafa Kemal'im heyy...
Ben Mustafa Kemal'im.
Büyük büyük denizlerim vardır benim
Hürriyeti içmiş dalgalarım.
Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim
Ulusumun yarınında sevincim
Ben Mustafa Kemal'im heyy...
Karanlığı deler gözlerim.
Dalgalara binip gelmiş kahraman,
Gökçe gözlerine türküler yaktığımız...
Hâni bir güneş doğmuştu ya Samsun'dan
İşte benim...
Ben...
Mustafa Kemal...
Ölmek yaşamaktır vatan uğrunda
Deyip, öyle girdim savaşa
Komut verdim
Şahlandı cümle vatan
Boğdum kör talihi zindanında.
Bahtı gülen anaları yurdumun
Gökleri, dağları, denizleri
Yarınları, güvenip de uyuduğum
Aslan yeleli ışığı sınırlarımın
Mehmetleri
Tutun ellerinden yüreklerinizin
Sevgilerinizle beni yıkayın.
Yüzyıllar öncesinden
Yüzyıllar sonrasından gelir sesim
Sevdiğim
Bir tanem
Türkiye'lim
Sen varoldukça belli ki
Ben Mustafa Kemal'im.
Sen var oldukça belli ki
Ben Mustafa Kemal'im.
                 B.Kemal ÇAĞLAR
MUSTAFA KEMAL'IN GÖK YAZILARI
Ben Mustafa Kemal, elimde tebeşir, Kocaman,
Mavicek bebelerin, ak kızların,
Taş ninelerin, çatal dedelerin gözleri, kocaman,
Bir 1O Kasım gecesi
Yazıyorum ateşten çağrımı karşınıza:
-Ey Türk gençliği...
Ben Mustafa Kemal, doyamadım haykırmaya,
Şimdi destan ellerimle yazıyorum,
Yeşiline suyun,
Kuşun,
Yelin,
Yaprağın:
"Ne Mutlu Türküm Diyene."
Ben Mustafa Kemal, önümde kırk bin köy,
Kırk bin ovaya karşı bir tek dağ gibiyim
Bayraklarım değerken evren bayraklarına şimdi,
Elimde tebeşir
Yazıyorum kara gecenin üstüne
Yazıyorum armağanımı:
"Övün, Çalış, Güven."
                  F. Hüsnü DAĞLARCA
MUSTAFA KEMAL'E GİDEN YOL
Karşıda bir ışık, bir ümit yolu 
Kollarımı yarına güvenle açacağım,
 
Karşıda bir ışık, bir ümit yolu
 
Bırakın, Mustafa Kemal'e varacağım.
Ellerimi uzatıyorum, daha ötede 
Son duraktan biraz daha ötede
 
Gücümün kuvvetimin kesildiği yerde
 
Karşıda Mustafa Kemal'i görüyorum;
Gün geçer devir değişir 
En olmaz istekler biter,
Bir ses bırakmaz kişiyi yerinde
Mustafa Kemal'in sesi, "İleri" der.
Boyuna yeniliğe, ileriye
Boyuna en yüce gerçeklere doğru!
Apaydınlık bir yoldasınız, bakın
Karşıda Mustafa Kemal, Mustafa Kemal yolu
Attığım her adımı biliyorum
Yarın daha güzel, daha aydınlık!
Nasıl durabilirim, Mustafa Kemal sesleniyor
Uzattım ellerimi varıyorum.
Yürüyorum, yılmadan yürüyorum 
-Karşıda bir ışık, bir ümit yolu-
İşte, ışıklar içinde büyüyen
Mustafa Kemal'i görüyorum
                  Mustafa CANPOLAT
MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM
Mustafa Kemal'i düşünüyorum; 
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
 
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri,
 
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
 
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri...
Mustafa Kemal'i düşünüyorum; 
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
 
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
 
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
 
Her askeri Mustafa Kemal gibi.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum; 
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
 
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
 
Al bir ata binmiş yalın kılıç
 
Koşuyorlar zaferden zafere...

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
 
Ölmemiş bir Kasım sabahı!
 
Yine bizimle beraber her yerde.
 
Yaşıyor dört köşesinde vatanın
 
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum:
 
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
 
Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum.
 
Uykularıma giriyor her gece.
 
Elllerinden öpüyorum.
               Ü.Yaşar OĞUZCAN
ÖĞRETMEN ATATÜRK
Yine derse giriyorsun Samsun kapısından 
Selâmlıyor, seviyor tek öğretmenini
 
İl il, köy köy, can can
 
Tüm Anavatan.
Hemen başlıyor mutlu ders 
Erzurum'dan
Sonra derinleşiyor volkan-öğütle
 
Sivas'taki son oturumdan.
Bütün memleket tek sınıf
Bir yön bayrak, bir yön tan
Öyle bir ödev veriyorsun ki öğretmenim
Süngü-kalemle başlıyoruz Afyon'dan.
Sınıfımız her an kutlu bir savaş 
Öğretiyor, eğitiyorsun Ankara'dan
 
Hep birden söylüyoruz özgürlük türkümüzü
 
Vatanın uzaklıkları kalkıyor da aradan.
Mavi gözlerin hep barış barış
Mavi yüceliğin hep duman duman
Öyle alev alev bir ders ki
Yanıyor, yanması gerektiğinde her düşman.
Anlatış tadı, kıvam kıvam öz
Son bölüm: İlk hedef, Dumlupınar'dan
Kocatepe, yalnız coğrafya değil
Dağ dağ ateş yağdırıyorsun her damla kandan



Öpüyorsun hepimizi göz göz
Şehitler birinci geldikçe hep destan destan.

Yağmurlaşıyoruz er er Akdeniz'e
 
Ektiklerini biçiyorsun İzmir yollarından
 
Bir özgür meyva doğuyor Türklüğümüze
Tattırıyorsun utku yemişi utku dallarından.
Öğrenmeye son yok 
Cumhuriyet, bir ders aynı konudan
 
Öğrendikçe özleşiyoruz da hep geçiyoruz
 
Senin yarattığın vatan-kanıdan.
Anlatıyorsun açık ve seçik 
Yıkılıyor her gölge fikir-kurşundan
 
Dövüyorsun her yüreği örsünde devrimlerin
Tümleniyor her eksik, yaratan vuruşundan.
Yaşatarak öğretmek senin elinde
Sonsuz ders, tek hayat, bize bayraktan
 
Seni özledikçe bellemek güzel
 
Fikir-toprak oldu vatan, gerçek topraktan.

Sor bize her şeyi, konuşsun her öz
 
Başlayı versin en zor imtihan
 
Özgürlük güneşin ilk cevap, inan
 
Ey vatan-sınıfta ey Ata-vatan!..
                           İ. Zeki BURDURLU
RESİM
Her gün,
Enginlerden engin,
 
Yücelerden yüce
 
Bir duygu sarar bizi,
 
Bu sınıfa girince.
Yanda, bir uçtan bir uca
Mavi deniz,
Odanın içinde güneşleri bulunca
Isınırız.
Enginlerin engini deniz olsa 
Deniz ufak!
Yücelerin yücesi güneş olsa
 
Güneş küçük!
İlk günü gördük, nerden geldi: 
Duvardaydı
 
Denizleri, güneşleri
 
Küçülten büyüklük.
Kürsünün üstünde bir resim: 
Gözleri denizlerden mavi
 
Bakışları güneşlerden sıcak,
 
Dört mevsim
 
Kürsünün üstünde:
 
Atatürk'ün arkasında al bayrak,
 
Kollarını kavuşturmuş göğsünde.
Bu resimle başlar bizim günümüz, 
Karşımızda Atatürk'ü gördükçe,
 
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.

Öğretmenimizin kürsüde
 
Verdiği dersi
 
Dinler bizimle birlikte
 
Atatürk'ün resmi.
Çalışkanız, çünkü,
Çalışınca
Bakarız, Atatürk güldü.
Bir yanlışlık yapsak 
Bulutlanır gözleri,
 
Anlarız, Atatürk üzüldü.
Gelsek kürsünün dibine 
Görür bizi
 
Eğilince.
Kalksak, gitsek gerilere, 
Otursak arkalarda;
 
Başımızı kaldırmadan duyarız
 
Atatürk orada.
Öteki odalarda
Başka başka resimleri Ata'mın.
 
Atatürk'üm, artık ömrüm oldukça
 
Bu resimle karşımdasın!
Yok hiç birinde 
Bundaki tılsım,
 
Değişen çizgilerle
 
Canlı gibi bu resim.

Öyle canlı ki, sanırım,
 
Ben de bir gün okulu bitirince
 
Uzanan ellerinle
 
Okşanacak sırtım.
Öyle canlı ki, sanırım, 
Karanlık bile olsa
 
Serpeceğin ışıkla
 
Aydınlanır yollarım.
Tıpkı sınıftaki gibi, 
Yapacağım bir işte
 
Bu resmindir rehberim
 
Kötülüğe uzanırsam
 
Çat kaşlarını,
 
Tutulsun ellerim.
Tıpkı sınıftaki gibi,
Bütün ömrüm boyunca
Yaptığım bir işte
İyi, doğru oldumsa
Sevincini belli et,
 
Gülümse!
Yaprak yaprak dökülürken önümde 
Her yıl, dört mevsim;
 
Sınıflar içinde yalnız bu sınıf,
 
Resimler içinde yalnız bu resim!
                     Behçet NECATİGİL
SEN VARSIN ATATÜRK'ÜM HER ŞEYİMİZDE
Bu gün yatağımdan hür kalkıyorsam
Ekmeğim ak suyum berraksa,
Ağaçlar çiçek açıyor
Topraklar ısınabiliyorsa,
Sesim gür çıkıyor
Özgür özgür bakabiliyorsam,
Sen varsın gözbebeklerimde
Sen varsın Atatürk'üm sen varsın.
Yazabiliyorsam gönlümce 
Okuyabiliyorsam...
 
Kazabiliyorsam toprağımı
 
Gün ışığında çapa kürek elde,
 
Çalışabiliyorsam gece gündüz
 
Ekip biçebiliyorsam dileğimce,
 
Sen varsın yüreğimde
 
Sen varsın Atatürk'üm sen varsın.
                         M. Esat TOZKOPARAN
O GÜN
Sarı yapraklarını döküyordu ağaçlar
O gün bir garip güneş doğuyordu;
Sonra birden duruverdi zaman
 
Kulak kesildi ağaçlar, taşlar
Seyhan nehrine baktım
İçin için ağlıyordu.
Bir korkulu rüzgâr esiyordu
Karanlık sarmıştı dört bir yanı
Susuyordu insanlar, susuyordu Taş-köprü
 
Ağlıyordu herkes, ağlıyordu zaman
Kıyamet mi kopuyordu ne var?
Kollarımdaki kitaplarım yere düştü birden,
Elim-ayağım tutuldu,
 
Baktım çocuklara ağlıyordu,
 
Ağlıyordu bütün Türkiye
 
O gün karanlık bir rüzgâr esiyordu
 
Ve son yapraklarını döküyordu ağaçlar...
Güneş tutulmuş gibiydi o gün,
Güneşin yası var dediler etraftan
 
Bugün dünyanın yası var.
Seyhan nehrine baktım hâlâ ağlıyordu
Bir bir eğilmişti Toroslar.
Baktım her yanda bir üzünç,
Baktım her yanda bir eksik,
İşimizi gücümüzü elden bırakıp
O gün saat dokuzu beş geçe
Tarihle birlikte ağladık.
10 kasımdı o gün, 
Kimi dedi, kıyamet koptu bugün
 
Kimi dedi keşke kıyamet kopsaydı,
 
Kimi dedi, benim canımı al Tanrım, O'nun yerine;
Yalnız gökyüzünde bir çift mavi göz
 
Işık tutuyordu yeryüzüne
Bakışları nur gibi aydınlık.
O gün dağların en büyüğü devriliyordu
Bir güneş batıyordu yalın kılıç
Yas tutuyordu herkes.
 
İşte o gün içimizde Atatürk
 
Yeniden bir güneş gibi doğuyordu.
 
A. Celâl ŞİMŞEK

BÜYÜK MİSAFİR
Bir sevinç incilemiş gözleri yaşlar yerine,
İzi üstünde gül açmış kapanan her yaranın.
Bir bahar yağmuru halinde derinden derine
Çağlıyor her yanı alkışla yeşil Marmara'nın.
Bu misafirdir, inan memleketin neyse varı,
Böyle bir yüz mü görür bir daha fâni ömrün?
Gelin ay Bahr-i Muhit'in köpüren dalgaları,
Kırk asırlık yolu bir hızda alan Türk'ü görün

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

MUSTAFA KEMAL'İN MANGASI
Askerler geceyi beklediler,
Bozkır gecesini!...
Sıcak toprak üstünden
Bir buğu yükseliyordu.
Yıldızlara baktı Hasan Çavuş,
Dedi: "Emme de parlak bu gece"
Bir sigara yaktı.
Mangasından tekmil getirdi Memiş Onbaşı:
Aydınlı İsmail'in bacağında sızı varmış,
Tireli Hüseyin sabaha kadar uykusuz kalmış.
Bodur Ali ah diyor bir memlekete gitsem,
Yine hafiften bir türkü tutturmuş,
Giresun'lu Rüstem
Tüfeği elinden düşmez Bergama'lı Ahmet'in,
Avrat, tüfek, at,
Namus sözüdür, diyor,
Büyük taarruz bir an önce başlasın istiyor.
Az ötede Mustafa Kemal'in Çadırı
Gecede bir gümüş ehram gibi pırıldar.
Kapısında bir nöbetçi
Kulak vermiş içerdekileri dinliyor.
Silâh sesleri duyar gibi
Ürperiyor yağız teni
Kulakları pusuda bir kaplan gibi dikilmiş,
Düşünüyor Büyük Taarruzun neticesini!...
"Mustafa Kemal"i gördüm,
Bir şeyler süzüldü ışık ışık içime.
Daha dağ, daha kaleyim.
Bir başlasın top sesleri hele,
Afyon'a girmezsek iki saatte,
Öleyim" diyor...
Mustafa Kemal'in mangasında,
 
Korkudan eser yok
Günlerdir yarı aç, yarı tok
Bir kaşık tuzu bulunsun diye vatan macerasında,
Paşalar Paşanın kumandasında
Zaferden zafere koşuyor

NE ANLATILMAZ ŞEY
Çoğalır ağaran günle birlik
Bu senin gücün ölümden öte
Toprağı deviren traktörde
 
Mutlu gürültülerinden makinelerin
 
Çoğalır ağaran günle birlik
Bu senin gücün ateşte
Ocakları kaynatan yeniden
 
Silâhların şavkıyan çeliğinde.
Gider inanmışlığımız daha yıllara 
Nice öykülerini yazarız
Anıtlara kitaplara
 
Yaşarken evrenin üstünde
 
Sen erkinlik adına
Sen kavgadan önce barış
 
Gider inanmışlığımız daha yıllara
 
Büyürken oğullarımız, kızlarımız.
Duyuyor musun ne anlatılmaz şey 
Milyonların korosunda
 
Uğul uğul kasım yeli
 
Dolanır dağ taş şehir köy
Iraksın hem o kadar yakın
Tedirgin sabahın oluşunda
Duyuyor musun ne anlatılmaz şey
 
Kuşun kurdun susuşunda.
 
Cevdet ATMACA

MUSTAFA KEMAL'DEN KONUŞTUK 
-Bir Nine Söyledi-
Anlatması güçtür oğul, 
O ilk gençlik dünyamızın
Masal kahramanıydı.
O her genç kızın
Düşlerindeki altın saçlı yiğit,
Biliyorduk O'nun bastığı kara toprakta
Otlar yeşerecekti.
Anlatması güçtür oğul, 
Bir kara duman sarmıştı yurdumuzu;
Dört koldan hain düşman sürüleri,
Dört koldan vahşet, keder.
Ama yitirmedik umudumuzu,
 
Biliyorduk mavi gözlü kahraman
Bir gün gelecekti...
Özker YAŞIN

ŞU SONSUZ KOŞU
Samsun'a ayak basmış kahraman bugün,
Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda.
Davul zurna sesinde şahlanır düğün,
Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.

Ata'nın rüyasına gelincikler sun,
Emek bahçelerinin güzel gülünü.
Bir sonsuz bir sabahtayız... o uyusun,
Sevincimiz coşturur onun gönlünü.
Nasıl çıkmış bir saban Samsun'dan yola
Dağlardan dağlara o zafer türküsü,
Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola,
Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.
Al bayrağım Ankara kalesinde hür,
Dalgalanmakta altın bir çağa doğru,
Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür
Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.
19 Mayıs'ın hür başına çelenk,
Kiraz mevsimi, gençlik ayı, gül ayı.
Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk,
Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.

Ceyhun Atuf KANSU

AĞIT
Yok gayri bizlere uyku dünek vay
Kime bel bağlayak kime dönek vay
Vay amansız ecel alçak felek vay
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağyasın gayrı
Ağla gözüm ağla yaşlar dil olsun
Kurumuş dereler baştan sel olsun
Çiçek kara açsın çayır kül olsun
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
En büyük en güzel en yiğit kayıp
Dereler denizler çağlar ağlayıp
Rabbim de gözyaşı dökmezse ayıp
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
Her gittiği yerde o şan verirdi
Aslan bakışını görse erirdi
Kaşları yeleden nişan verirdi
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
Bakışları şimşek gibi çakardı
Yarını görürdü düne bakardı
Kürsüye çıktı mı, arşa çıkardı
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Her belâyı önler arda atardı
Dermandı her dalda hemen yeterdi
Babamızdı elimizden tutardı

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Kaybını yıldızlar bile bileler
Kırıla kanatlar sola yeleler
Kurt kuş duyup cenazene geleler
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Millet Atan gitti başın sağ olsun
Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
Dağlar birer birer yanar dağ olsun
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
Gitti her ocağın söndü alevi
Yeryüzü dediğin bir ölü evi
Cihan türbe olsa almaz o devi
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Dönmüş denizler gözyaşı taşına
Dünya ortak çıkmış Türk'ün yasına
Her evden bir ölü çıkmışcasına
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Gökler ağıtlardan titriyor kat kat
Düştü üstümüze gerilen kanat
Onsuz dünya yarım, insanlık sakat

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
O hep dolu tuttu boş atmadıydı
Söz verince yaptı aldatmadıydı
On beş yıl tek burun kanatmadıydı
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Bizdendi sevinci bizdendi derdi
Biz uyurduk o bizleri beklerdi
Uyudu nöbeti bizlere verdi

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Kuru yapraklara benzedik bu güz
Her göz kan içinde sapsarı her yüz
Milyonlarız bir babadan öksüzüz
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Gök düşsün toprağa toza belensin
Mezarına gece yıldız elensin
Şehitler doğrulsun nöbet dolansın
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
Dünya hem kahr olur hem onu gömer
Yıldızlar kandildir semalar kemer
Sus boğulayazdın sus Aşık Ömer
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
Behçet Kemal ÇAĞLAR


ASIRLARCA
-Dünyanın en büyük ölmezine-
Ufkunda doğacağım, ufkunda batacağım;
Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım.
Ben de giyersem eğer bir gün deha tacını
"İstersen çiğne" diye önüne atacağım...
Söndüğünü görsem de bin "meşale emel"in
Ebediyet yolumuz, öyle elimde elin...
Ak düşen saçlarınla nur kattığın heykelin
Hamuruna harç diye kanımı katacağım.
Yansam da masalların "Aşık Kerem"i gibi,
Bu aşk ölmez öyle her gönül veremi gibi!
Şöhretin okyanuslar aşarken gemi gibi;
Ben dalga gibi ayak ucunda yatacağım
Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım!

Behçet Kemal ÇAĞLAR
ATATÜRK
Atatürküm eğilmiş vatan haritasına 
Görmedim tunç yüzünde böylesine geceler
 
Atatürk neylesin memleketin yarasına
Uçup gitmiş elinden eski makbul çareler
Nerde istiklâl harbinin o mutlu günleri 
Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi
 
Hiç sanmam öyle ağarsın bir daha tan yeri
 
Atatürküm ben ölecek adam değildim der.
Git hemşehrim git kardeşim toprağına yüz sür
Odur karşı kıyadan cümlemizi düşünür
 
Resimlerinde bile melül mahzun düşünür
 
Atatürküm kabrinde rahat uyumak ister.
 
Cahit Sıtkı TARANCI

ATATÜRK İÇİN
Tuttun elimizden çıktık sefere, 
Kurtardık vatanı, milleti Atam.
 
Serdik kör denilen talihi yere,
Zaferdir savaşın nimeti Atam.
Dağlar altımızda at oldu bizim.
Sen dedin:-Uyan Türk! Açıldı gözüm.
 
Sakarya suyundan yununca yüzüm,
 
Bilindi Türklüğün kıymeti Atam.
Duyarım, dalgalar sahili döğer, 
Sen sade bir "Paşa" olaydın eğer
 
Yine kalbimizde alacaktın yer,
 
Sensin bu vatanın ziyneti Atam.
Bir eşin varmıydı civanmertlikte?
İyi ettik sana "Ata" dedik te;
Sevgin göğsümüzde, eller tetikte,
 
Sendin bize Tanrı himmeti Atam
Her Türk olan "Atam" der de tutuşur, 
İşitir emrini derdi yatışır;
Kâfi bu teselli ona yetişir;
Sana lâyık olmak niyeti Atam.
 
Osman ATİLLA
ATATÜRK ORATORYOSU
İHTİYARLAR KOROSU
Yol kapalı, yol uzun, tanyeri karanlık, 
Yürür Atatürk elinde ışık...
Geceler mi çöktü? Karalar mı bastı?
Çatılar mı göçtü? Damlar mı yıkık?
Yetişir Atatürk imdâda o zaman,
 
Atatürk başta o zaman
İşte Atatürk o zaman büyük.
ANALAR KOROSU
Hey çelik göğüslü, kaya omuzlu!
Düşman binlerle, engel yüzbin!
Doruklar yüce tepeler şahin,
 
Gene de onun buyruğu: İleri!
Yüreği, soluğu ileri...
Ordular, atılın ileri!
Kartallar sınırdan sınıra uçun!...
Yiğitler, koşun ileri!
HALK KOROSU
Nasıl atıldındı düşmana acınla,
Ellerin kanda, kırılmış kaburgan.
Nasıl döğüştündü yenilmez gücünle,
 
İnmeden bir soluk atından.
Büyüktü savaşın, büyüktü ulusun da,
Bastığın toprak kahraman.
ANALAR KOROSU
Sana bağlandı gönüller o gün,
Baş kodu yoluna başı olan
 
Sana eklendi sevgiler, saygılar,
Yüceydin daha da yüceldin o zaman...
Atatürk bir destan oldu koskoca.
İHTİYARLAR KOROSU
Açıklar, açlar, yenikler, yitikler,
Bir uçtan bir uca çırpınan bir vatan.
İnişler, yokuşlar, göçüşler, çöküşler,
Kağnı kağnı ateş, oluk oluk kan.
Nineler dizlerini uzattı başına,
 
Analar saçlarını örttü üstüne,
 
Yorgun kanatları, omuzları kan...
Saf saftı ölüler meydanlarda,
Vurulmuş devlerdi açıkta yatan.
GENÇLER KOROSU
Göz seni görmeyince kör oldu o gün,
Bir seni bulmayan umutsuzdu.
 
Adını anmayan mutsuzdu,
 
İzinde yürüyen yol aldı o gün.
ANALAR KOROSU
Ömrün koskoca bir acıydı, Atatürk, 
Kimse çekmedi sencileyin.
Baş baştı yüreğin göz gözdü.
GENÇLER KOROSU
Karaydı geceler doğularca, 
Bir sen güneşce gürledin.
İnanın dedin ulusa inanınca,
Güvenin dedin.
HALK KOROSU
Elele çıktık yola seninle, 
Sen eyittin biz eyittik seninle,
Ateşe, ölüme gittik seninle
İşte önümüz sonumuz seninle,
Ya varız ya yoğuz seninle...
GENÇLER KOROSU
Sen gel bize gene, Atatürk!
Yürü bizimle ölüme dirime,
 
Hep sen ol bizimle,
 
Kal bizimle,
Yürü bizimle,
 
Ara, bul bizimle,
Hep sen ol bizimle
 
Atatürk
 
Selâhattin BATU
Atatürk'e Ağıt

Ağlayalım Atatürk'e
Bütün dünya kan ağladı
Başbuğ olmuştu mülke
Geldi ecel can ağladı

Şüphesiz bu dünya fani
Tanrı'nın aslanı hani
İnsi cinsi cem'i mahluk
Hepsi birden ağladı

Doğu batı cenup şimal
Aman tanrım bu nasıl hal
Atatürk'e erdi zeval
Amir memur altın kürsü
Yas çekip mebsan* ağladı

İskender-i Zülkarneyin
Çalışmadı bunca leğin
Her millet Atatürk deyin
Cemiyet-i akvam ağladı

Atatürk'ün eserleri
Söylenecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti vatan ağladı



Fabrikalar icat etti
Atalığın ispat etti
Varlığın Türk'e terk etti
Döndü çark devran ağladı

Bu ne kuvvet bu ne kudret
Vardı bunda bir hikmet
Bütün Türkler İnönü İsmet
Gözlerinden kan ağladı

Tren hattı tayyareler
Türkler giydi hep karalar
Semerkand'ı Buhara'lar
İşitti her yan ağladı

Siz sağ olun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri
Mareşal Fevzi'nin askerleri
Ordular teğmen ağladı

Zannetme ağlayan gülmez
Aslan yatağı boş kalmaz
Yalınız gidenler gelmez
Felek-el mevt'in elinden
Her gelen insan ağladı

Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil düşman ağladı

Aşık Veysel ŞATIROĞLU

ATATÜRK'TEN SON MEKTUP
Siz beni hâlâ anlayamadınız,
Ve anlayamayacaksınız çağlarca da,
Hep tutturmuş "yıl 1919, Mayısın 19'u" diyorsunuz,
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.
Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler,
Siz bana neler yaptınız ondan haber verin,
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,
Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bana muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan;
Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı,
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı,
Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz,
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın,
Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların.
Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız,
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil,
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar,
Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.
Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü
Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç
 
ilerlememiş;
Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek
 
dururken,
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız
 
gülen,
Mustafa Kemal'i anlamak işitmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla,
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla,
Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister,
Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter,
yeter,
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Halim Yağcıoğlu


DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ

Bir sisli kasım sabahıdır bu;
Düştüler yollara Kırklar Yediler...
Dağ başını duman almış kardeşim,
 
Gün doğmayacakmış, dediler.
Baktım ki bütün gökyüzü baştan başa tenha,
Bir kapkara matem sarıyor memleketi,
 
Her sineyi bir kapkara yas dolduruyor,
Ev ev bacalardan taşıyordu.
Bir sisli kasım sabahı baktım,
 
Baştan başa öksüz koca bir yurt,
Taş taş döğünüp ağlaşıyordu.
 
Nereden çıktı bu ferman nereden?
Dağ başını duman almış kardeşim,
Ansızın bir karayel esti meğer pencereden,
 
Karıştı tarihin sayfaları...
Toz duman içinde Anafartalar!
Samsun, Erzurum, Sivas,
 
Baş döndürücü bir hız geçiyor memleketi,
 
Nefesler tıkanıyor, adımlar şaşıyordu.
Büyüdü ellerim, ayaklarım, kafam!
Sakarya boylarında bir yanık türkü,
Akdeniz'i gösteriyor Mustafa'm!
Kağnılar mermi değil, iman taşıyordu.
 
"Dağ başını duman almış" kardeşim,
"Gümüşdere durmaz akar"
 
Bir dert ki kemirir içimiz kasım sabahları,
 
Bir dert ki yakar!
Yeni bir bayrama girmişti vatan,
Her taraf mutlu ve hür,
 
Tuttu baştan başa Türk yurdunu bir resmi geçit,
Yürüyor koskoca millet,
Yürüyor başta Atam,
Devrim devrim geçiyor memleketi,
 
Tepelerden gece gündüz aşıyordu.
 
Med miydi, cezir miydi bilinmez,
Bir seyrediyor şöyle uzaktan uzağa,
Bir yaklaşıyordu.
"Rabbim yeni bir mucize versin, diye Türk'ü
 
Gönderdi bu dünyaya muhakkak Atatürk'ü."
Böyle söylerdi kesik kollu dedem.
 
Gördüler de analar babalar o kara günleri,
"Allah gönderdi Gazi'yi,
Allah yüzümüze bakmış." Dediler.
Ama bir gün
 
Bir sisli kasım sabahı
 
Dağ başını duman almış, kardeşim;
Gün doğmayacakmış, dediler!
Baktım ki bütün gökyüzü baştan başa tenha
 
Bir kapkara matem sarıyor memleketi,
 
Her sineyi bir kapkara yas dolduruyor,
 
Ev ev bacalardan taşıyordu.
..............................................
Bir sisli kasım sabahı baktım
Hâlâ vuruyor nabızlarımızda
 
Hâlâ yaşıyordu.
Lâkin kesilip dinmedi ruhumda o sancı,
 
Hâlâ o yetim bakışlarımda
 
Donmuş bir avuç hâtıra kalmış!
Dağ başını duman almış kardeşim,
 
Dağ başını duman almış!

Bekir Sıtkı ERDOĞAN

GAZİ DESTANI
Gücüm yetse keşke yazsam bir destan 
Okunsa istekle nihayete dek
Başımızda her gün o Başkumandan
Methini söylerim kıyamete dek
Onunçün açılır sümbül menekşe 
Cihanda adını söyler her köşe
 
Nüfuzu yürüdü dağ ile taşa
Methini söylerim kıyamete dek
On yılda yüzlerce yılı aştırdı 
Şanlı geçmişleri deşti deştirdi
Okuyup yazmayı kolaylaştırdı
Methini söylerim kıyamete dek
Varsın geçsin benim yaşım yetmişi
Son on yılda gördüm en büyük işi
İster er meydanı böyle er kişi
Methini söylerim kıyamete dek
Geçit tünel oldu her çetin kaya
Şimdi tirendeyiz yürürdük yaya
Dünya imreniyor Gazi Paşa'ya
 
Methini söylerim kıyamete dek
Sohbetinin doyum olmaz tadına
Odur haklarını veren kadına
Aşık Hasan derler benim adıma
Methini söylerim kıyamete dek
Arık toprağa yaslanı yaslanı 
Sığır güderken yazdım ben bu destanı
 
Nasıl methedeyim böyle aslanı
 
Methini söylerim kıyamete dek

Aşık HASAN

GİDİYOR
Gidiyor, rastgelmez bir daha tarih eşine;
Gidiyor on yedi milyon kişi takmış peşine!
Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla;
Gidiyor, göğsünü çepçevre saran bayrakla.
Gidiyor, izleri üstünde birikmiş yaşlar;
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar.
Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi;
Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meşalesi!
Yine bir devr açacakmış gibi en başta o var;
Haykıran seste o var, sessiz akan yaşta o var.
Siliyor ruhunun ulviliği fani etini,
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini.
Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça;
Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça.

Orhan Seyfi ORHON
PAYLAŞ

0 Yorum

Yorum Gönder

Yayın üstü reklam

Yayın ortası reklam 1


Yayın ortası reklam 2

Yayın altı reklam